1968 yılında
Aydın Nazilli’de, orta direk bir ailenin evladı olarak dünyaya gelir. İlk ve
orta eğitimden sonra İzmir Atatürk Lisesinden mezun olur. İstanbul Üniversitesi
İngilizce/İşletme bölümünü 1993 yılında bitirir.
Fakülte bitince yabancı dilini geliştirmek ve başka bir
alanda master yapmak için yurtdışına gitmek ister. Avustralya’da yaşayan bir
arkadaşından da “yanıma gel” diye teklif gelince uzak kıtanın yolunu tutar. Yıl
1993…
İmkânları geniş ve insanlarının çok fazla maddi sıkıntı
yaşamadığı bu ülkede alanıyla ilgili bir iş bulamaz. Zaten “İlla da işletmeci
olacağım” diye tutturmaz ve dünyaca ünlü bir otelin Sidney şubesinde restoran
görevlisi olarak işe başlar. 3,5 yıl çalışır orada. Kendisine bir ev alacak
parayı biriktirir ardından ezan bile dinleyemediği bu ülkede kalmak istemez ve
dönme kararı alır.
“Seni burada yerler oğlum!”
Fatih Portakal için Avustralya’dan dönüş kararı
hayatında bir dönüm noktasıdır. Çünkü Türkiye’ye geldiğinde bir yakını onu
muhabirlik yapması için Star TV’den Ufuk Güldemir’e yollar, cebine de kartvizit
sıkıştırır, “hamili yakınımdır” türünden. Aklından şimdiye kadar
televizyonculuk geçmemiştir, ama “Altından kalkarım evelallah!” deyip
Güldemir’in kapısını çalar. Güldemir ona, “Emin misin bu işi yapmak
istediğinden? Seni burada yerler oğlum.” der, ancak yine de işe alır Portakal’ı
ve İzmir muhabiri yapar. Yıl 1996. 29 yaşındadır. 6 ay maaşsız çalışır. 1997
yılının 1 Mayıs’ında kadrosu gelir, çok mutludur.
Birkaç ay sonra da sevimli mi sevimli bir kızla tanışır.
9 ayın içinde Armağan Toper, Armağan Portakal oluverir. Tarih 27 Eylül 1997.
2004’te çalıştığı kanal patron değiştirince işten
çıkarılır, ama o “Her şerde bir hayır vardır.” diyerek başına gelene sabreder.
Kısa bir süre sonra da yine doğup büyüdüğü şehirde ajans muhabiri olarak göreve
başlar.
Portakal, bu tarihlerde gelen hayatının teklifine hayır
demez. İstanbul’da Ayşenur Arslan ve Mehmet Ali Birand’ın Kanal D Haber ekibine
transfer olur. Tarih Ağustos 2006. Hayatının ikinci dönüm noktasındadır bu
olay.
Keyfi de yerine gelir, maaşı da. Kısa sürede renkli
haber sunuş tarzıyla ismi akılda kalan bir televizyon muhabiri olur. Birand da
önünü açar, haber muhabirliğinin yanında radyo ve televizyonda başka işlerde
çalışmasına izin verir. Best FM’de “Fatih Portakal’la Konuşan Türkiye”
programını hazırlayıp, sunar. Kanal D’de “Ne yapmalı?” programının sunucusu
olur, yıl 2009-2010.
2010 yılının ikinci yarısına varmadan Fox TV’de sabah
haberlerinde yer değişikliği olmuştur ve kanal arayış içindedir. O da bunu
fırsat bilerek kendisine daha önce teklif götüren Fox TV Genel Yayın Yönetmeni
Doğan Şentürk’e mesaj çeker: “Kabul ederseniz ben sunayım programı.” teklifinde
bulunur. Hayatının üçüncü dönüm noktasını mesajın üzerine yaşar Portakal. Çünkü
Doğan Şentürk mesaja olumlu cevap verir: “Sen istiyorsan neden olmasın!”
“Soyadımın farkını çok yaşadım”
Sonrası bildiğiniz gibi… Fatih Portakal televizyonda çok
sevilir, halk tarafından kabul görüp izlenir. Onun için Fatih Portakal olarak
başka bir dönem başlar. Sevmeyen, eleştirenler de çıkar. Ama o eleştirildiği
yönünün yani doğal olmasının kendisini “Fatih Portakal” yaptığı kanısında: “Ben
haberi sunarken yaşıyorum, çokça düşüncelerimi paylaşıyorum, duygularımı
bastırmıyorum ekranda. İnsanlar da bunu seviyor. Her şeyden önemlisi programda,
sokaktaki adamın aklından geçeni dillendiriyorum. Bu da Fatih Portakal’a olan
ilgiyi artırıyor.”
Ama Portakal için kısa sürede sevilen bir muhabir
olmasının sırrı sadece renkli sunumunda değil; soyadında da gizli. “Küçükken
soyadımın ‘Portakal’ olmasından rahatsızdım. Muhabirliğe geçtiğimde çok sevdim.
Çünkü akılda kalmamı sağladı.” diyor. Fatih Portakal’ın geleceğe dair hedefleri
var ama şu an sır. “Her şey kısmet.” diyor. Gerisini siz getirin!
Hazırlayan: 134 Jülide GÜLER, 10-E
Kaynak: http://postigayayinlari.com/fatih-portakal/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder