23 Temmuz 2013 Salı

Şair ve Yazarlar: Kocagöz, Samim


KOCAGÖZ, Samim

              13 Şubat 1916'da Aydın'ın Söke ilçesinde doğdu. 5 Eylül 1993'te İzmir'de yaşamını yitirdi. 1937’de İzmir Erkek Lisesini, 1942'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. 1942-1945 arasında Lozan Üniversitesinde sanat tarihi eğitimi aldı. Türkiye'ye döndükten sonra bir süre İzmir Ticaret Lisesinde edebiyat, Devlet Konservatuarında sanat tarihi dersleri verdi. Söke'de çiftçilikle uğraştı. 1946'da Vatan gazetesinde çıkan "Fındık Yaprakları" öyküsü nedeniyle Sivas'a sürüldü. 1950'den sonra İzmir'e yerleşti. Hüsamettin Bozok'un kurduğu Yeditepe Yayınevinin 1955-1960 yılları arasında ortağı oldu. İlk romanı İkinci Dünya 1938'de yayınlandı. Servet-i Fünun Uyanış, Ses, Hep, Bu Topraktan, Vatan, Fikirler, Yenilikler, Yeditepe gibi dergilerle Demokrat İzmir gazetesinde yayınlanan öyküleriyle ünlendi. 1950'de Yeni İstanbul gazetesi ve New York Herald Tribune gazetesinin ortaklaşa düzenlediği Dünya Hikâye Yarışması'nda "Sam Amca" öyküsüyle birincilik kazandı. Güçlü gözlemlerine dayanarak köy ve kasaba insanlarının sorunlarını, günlük yaşamlarını ve duygularını yalın bir dil ve gerçekçi tutumla yansıttı. Ölümünden sonra adına bir öykü ödülü kondu. 
              Toplumcu gerçekçi sanat anlayışı doğrultusunda ürünler veren Samim Kocagöz, hikâyelerinde genellikle Ege bölgesinde yaşayan insanların sorunlarını anlatır. Hikâyelerin konularını yaşadığı Söke çevresinden ve Menderes vadisinin toprak sorunlarından alan yazar, alışılmış teknik ve anlatıma bağlı kalarak sınıflar arası çıkar çatışmalarını, ekonomik nedenlerle değişen düzen ve dünya görüşlerini inceler. Yazara 1967de Türk Dil Kurumunun Hikâye Ödülünü kazandıran Yağmurdaki Kız da değişen insan ilişkilerine eleştirel bir dille kaleme alınması sonucu doğmuştur. Kurtuluş Savaşını belgesel roman tarzında, destansı bir anlatımla işleyen Kocagöz, romanlarında hikâyelerinde olduğu gibi toprak sorununu dile getirmiştir. Topraksız ya da az topraklı kesimin ilerleyen teknoloji karşısında içine düştüğü sıkıntıyı Bir Karış Toprakta anlatan yazar, İzmirin İçinde” adlı romanında ise 1960 Hareketi öncesi oluşan toplumsal karışıklığı feodalizmin tasfiyesiyle birlikte ve çeşitli kesimlerden seçtiği karakterler aracılığıyla verir.
              “Alandaki Delikanlı romanıyla 1979 yılında Lions Kulübü Hikâye Ödülünü, Mor Ötesi” ile 1987 Ferid Oğuz Bayır Sanat Ödülünü ve Eski Toprak ile 1989 Orhan Kemal Roman Armağanını kazanan Samim Kocagözün eserlerinden kimileri Almanca, Rusça, Fransızca ve Bulgarcaya çevrilmiştir.
Eserleri
               Roman: İkinci Dünya (1938), Bir Şehrin İki Kapısı (1948), Yılan Hikâyesi (1954), Onbinlerin Dönüşü (1957), Kalpaklılar (1962), Doludizgin (1963), Bir Karış Toprak (1964), Bir Çift Öküz (1970), İzmirin İçinde (1973), Tartışma (1974), Mor Ötesi (1986), Eski Toprak (1988)
              Çocuk Kitapları: Nasrettin Hoca (1970)
              Hikâye Kitapları: Telli Kavak (1941), Sığınak (1946), Sam Amca (1952), Cihan Şoförü (1954), Ahmetin Kuzuları (1958), Yolun Üstündeki Kaya (1964), Yağmurdaki Kız (1967), Alandaki Delikanlı (1978), Koca Tülü (1982), Gecenin Soluğu (1985)
 Deneme/İnceleme/Eleştiri: Zarkanat (1981), Roman ve Yazarlık Onuru (1983)
 Günce/Anı/Gezi: Bu da Geçti Yahu (1990)

YAĞMURDAKİ KIZ’dan

                Yine böyle yağmurlu bir gündü. Önümü güç görüyordum. İlerde bir karaltı seçtim. Yavaşladım. Siyah, uzun etekli yeldirmesi, başındaki örtüsü sırılsıklam olmuştu. Benim kamyonu görünce ellerini havaya kaldırdı, bağırdı:
                “Ne olursun ağabey, beni de al. Treni kaçırdım.”
        Frene bastım, kapıyı açarak içeri aldım. Yüzü gözü ıslaktı. Halkapınar’daki dokuma fabrikasında çalışıyormuş. Bugün annesi evde kalmış. Sıra ondaymış. Patronlar işçileri bölük bölük, haftada bir gün işten çıkarılmış gösteriyorlarmış Ertesi gün yeniden işe alıyorlarmış. Böylece az vergi ve sigorta primi ödüyorlarmış.
                “Baban ne iş yapar?” diye sordum.
           “Çiğli Havaalanında Amerikalıların şirketinde çalışıyor. Ama onun da başı dertte, herifler, pazar, tatil gündeliklerinin üstüne yatıyorlar.”
      Karşıyaka’yı geçmiş, Bayraklı’ya yaklaşıyorduk. Fakat ben onu fabrikasına kadar götürmeyi düşünüyordum. Bunu öğrenince sevindi, teşekkür etti. Gülüştük. Az çok kuruyan başörtüsünü kara saçlarının üstüne koyup çenesinin altından bağladı. Yeldirmesini giydi. Mavi gözleriyle gülümsedi. İnerken borcunu sordu. “Git kız başımdan, Allah belanı vermesin!” dedim. Fabrikaya doğru yürüdü. Köşeyi dönerken durdu, bana doğru elini salladı.     
                                                   
                                        
Hazırlayan: 456 Boran ARSLAN, 10-E

Kaynaklar:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder