Yaşamı
1889 yılında
Kahire’de dünyaya geldi. Babası, Manisa’nın tanınmış Karaosmanoğlu ailesine
mensup Abdülkadir Bey, annesi İkbal Hanım’dır. Babası, 1833 yılında Kavalalı
İbrahim Paşa’nın Manisa’yı işgali sırasında ona yakınlık göstermiş ve onun
Mısır’daki konağına yerleşmişti. Abdülkadir Bey’in konak halkından İkbal Hanım
ile yaptığı evlilikten dünyaya gelen ikinci çocuğu Yakup Kadri idi. Ailesi,
Mısırlı İbrahim Paşa’nın ölümü üzerine Türkiye’ye gelince ilköğrenimini
Manisa’da tamamladı. 1903'te İzmir İdadisine girdi. Şahabettin Süleyman ile
arkadaşlığı bu okulda iken başladı. Çocukluk yıllarında başlayan edebiyat ilgisi,
lise yıllarında daha da arttı. Babasının ölümü üzerine İzmir İdadisindeki
eğitimini tamamlayamadı; 1905 yılında annesiyle Mısır'a döndü ve öğrenimini
İskenderiye'deki bir Fransız okulunda tamamladı. Bu yıllarda öğrendiği Fransızca ile
Flaubert, Guy de Maupassant, Alphonse Daudet gibi ünlü batılı yazarları okudu.
1908'de ailesiyle İstanbul’a döndü ve İstanbul Hukuk Mektebine kaydoldu ancak
okulu üçüncü sınıftan terk etti. 1909'da arkadaşı Şahabettin Süleyman
aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. Edebiyat yaşamını Servet-i
Fünun’da küçük öyküler yayımlayarak sürdürdü. Mensur şiirler de kaleme aldı.
Paris’ten dönen Yahya Kemal ile birlikte edebiyatta, “Nev- Yunanilik” adını
verdikleri yeni bir çığır açmak için uğraştı ancak çabaları ilgi görmedi. Yunan
ve Latin kaynakları dışında doğu mitolojisine de ilgi duydu. Bu ilgisi
nedeniyle Çamlıca’daki Kısıklı Bektaşi tekkesine devam etti ve gözlemlerinden
yararlanarak “Nur Baba” romanın yazdı ama karşılaşacağı tepkilerden çekinmesi
ve İsviçre’ye gidecek olması nedeniyle romanını o dönemde kitap olarak
yayımlamadı.


1912’de
tüberküloza yakalandığını öğrenen Yakup Kadri, tedavi olmak için 1916'da
İsviçre'ye gidebildi; Mondros Mütarekesi’nin imzalanması üzerine yurda döndü.
Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı’nda yaşananlar Yakup Kadri’nin edebiyat
anlayışını değiştirmesine neden oldu; sanatın “şahsi ve muhterem” olduğu
düşüncesinden uzaklaştı. “Toplum için sanat” anlayışına yöneldi ve Milli
Edebiyat akımının “sade dil” anlayışını benimsedi.
Mondros
Mütarekesi’nden sonraki günlerde İkdam gazetesinde yazılar yazan Yakup Kadri,
yazılarında Kurtuluş Savaşı'nı destekledi. Bir yandan da Yeni Mecmua’da
“Erenlerin Bağından” adını verdiği nesirler yayımladı. Milli Mücadele ile
ilgili hikâyeler yazdı. Bu dönemdeki yazılarını daha sonra “Ergenekon” adlı
eserinde kitaplaştırdı (1929).
1920'de Milli
Mücadeleyi izlemek için bazı arkadaşlarıyla birlikte Ankara'ya çağrıldı. Batı
cephesini dolaştı ve bu seyahatinden milli duyguları güçlenmiş, geleceğe dair
ümit dolu olarak İstanbul’a döndü. Gazetecilik çalışmaları devam ederken en
büyük eserleri olan romanlarını yayımlamaya başladı. 1921’de ise daha önce
yazdığı “Nur Baba” romanını Akşam gazetesinde tefrika ettirdi ancak gelen
tepkiler üzerine tefrika yarım kaldı. Eser, 1922’de kitap olarak
yayımlandığında yazarının Türkiye’de ve ülke dışında tanınmasına büyük katkıda
bulundu. Aynı yıl, Muhsin Ertuğrul tarafından filme de çekildi.
9 Eylül
zaferinden sonra TBMM’ye Mardin milletvekili olarak girdi. 1923’te Mutasarrıf
Asaf Bey’in kızı, Burhan Asaf Belge’nin kızkardeşi Leman Hanım ile evlendi.
1932'de
Kurtuluş Savaşı gözlemlerinden ve Tetkik-i Mezalim Komisyonu’nda yer aldığı
dönemden yararlanarak yazdığı Yaban adlı romanı Kadro Dergisi’nde yayımlandı ve
büyük yankılar uyandırdı. Romanda Türk milletinin büyük bir kurtuluş mücadelesi
vermekte olduğu 1922 yılında aydın ile köylü arasındaki yabancılık ve
uyuşmazlığı anlattı. Derginin hemen her sayısında sanat ve edebiyat üzerine
denemeler yazdı.
1934-1955
yılları arasında büyükelçilik yaptı. “Zoraki Diplomat” adlı eseri, diplomatlık
yıllarının eseri olarak ortaya çıktı.
Yakup Kadri,
1960 İhtilalinden sonra Kurucu Meclis Milli Birlik Komitesi Temsilciliği (6
Ocak 1961 - 15 Ekim 1961) yapmıştır.
Siyasal
yaşamının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu. Bu
dönemde İsmet İnönü'den sonra meclisin en yaşlı üyesi olarak Geçici Meclis
Başkanı olarak görev yaptı. 1962 yılında partinin Atatürk ilkeleri ile ters
düştüğünü iddia ederek CHP’den istifa etti. 1965 yılında politikadan çekildi. 1966
yılında Anadolu Ajansı yönetim kurulu başkanlığına seçildi.
13 Aralık
1974’te Ankara’da tedavi görmekte olduğu Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde
hayatını kaybetti. Cenazesi, İstanbul Beşiktaş’taki Yahya Efendi Mezarlığında
annesinin mezarı yanına defnedildi.
Yazarlığa
Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticilerin
"sanat şahsî ve muhteremdir" görüşünü paylaştığı ve "sanat için
sanat" yaptığı bu ilk döneminde “Nirvana” adlı bir oyun, makaleler,
denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı.
Balkan Savaşı
ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine
yol açtı. Asıl ününü romanları ile sağlayan yazar; Türk toplumunun çeşitli
dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi dışında
yapıtlarında belli tarihsel dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı
öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet'in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin,
Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet'in ilk on yılının, Bir
Sürgün ise II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952
yıllarını kapsar.
Romanlarında
yarattığı karakterlerin gerçekçiliği nedeniyle "Türk romanında belki ilk
defa tipleri toplumsal koşullara ve tarihsel sürece bağlamaya çalışırken, bu
tiplere canlı ve gerçek bir kişilik kazandırma uğruna bilinçli bir çaba
göstermiş bir yazar” olarak nitelendirildi. Yaban, Ankara, Panorama
romanlarında Milli Mücadele ve Anadolu ile ilgili konuları işleyerek edebiyatın
Anadolu’ya açılmasında önemli rol oynadı.
Karaosmanoğlu
1920'lerden sonra iyimser bir devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını
yitirerek romancılığını devrimci yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955'ten
sonra da anı kitaplarından başka bir şey yazmamıştır.
Yakup
Kadri'nin romanları arasında en önemli ve ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve
Yaban'dır. 1942'de CHP Roman Armağanı'nda ikinciliği kazanmış olan “Yaban”,
Karaosmanoğlu'nun en başarılı romanı sayılır. Anadolu köylüsünün gerçeklerini
dile getirdiği ve Türk aydını ile köylüsü arasındaki uçurumu gözler önüne
serdiği için övülmüştür. Ancak bazı eleştirmenler de Karaosmanoğlu'nu, köylüye
tepeden bakmak ve onu hor görmekle suçlamışlardır. Yeni ulusu yaratmak görevi
de vatanı kurtaracak olan aydınlara düşmektedir. Yaban hem Anadolu'yu ve
köylüyü konu edinen ilk önemli roman olmasıyla hem de çirkin bir gerçekliği
şiirsel bir üslupla dile getirmedeki başarısıyla Türk roman tarihinde saygın
bir yere sahiptir. 1910'dan 1974'e dek
verdiği eserler, üslup özellikleri bakımından Türkçenin geçirdiği bütün
evreleri yansıtır. Yakup Kadri'nin Fransız etkisinde başlayan yazarlığı
1920'lerden sonra özgün bir sese kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara,
tarihe, dönem çatışmalarına ve birey psikolojisini irdelemeye yönelmiştir.
Hazırlayan: 648 Gizem BOZKURT, 10-E
Kaynaklar:
Bilkent temel eğitim ansiklopedisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder