23 Temmuz 2013 Salı

Şair ve Yazarlar: Karaosmanoğlu, Y.K.

KARAOSMANOĞLU, Yakup Kadri

            Yaşamı
1889 yılında Kahire’de dünyaya geldi. Babası, Manisa’nın tanınmış Karaosmanoğlu ailesine mensup Abdülkadir Bey, annesi İkbal Hanım’dır. Babası, 1833 yılında Kavalalı İbrahim Paşa’nın Manisa’yı işgali sırasında ona yakınlık göstermiş ve onun Mısır’daki konağına yerleşmişti. Abdülkadir Bey’in konak halkından İkbal Hanım ile yaptığı evlilikten dünyaya gelen ikinci çocuğu Yakup Kadri idi. Ailesi, Mısırlı İbrahim Paşa’nın ölümü üzerine Türkiye’ye gelince ilköğrenimini Manisa’da tamamladı. 1903'te İzmir İdadisine girdi. Şahabettin Süleyman ile arkadaşlığı bu okulda iken başladı. Çocukluk yıllarında başlayan edebiyat ilgisi, lise yıllarında daha da arttı. Babasının ölümü üzerine İzmir İdadisindeki eğitimini tamamlayamadı; 1905 yılında annesiyle Mısır'a döndü ve öğrenimini İskenderiye'deki bir Fransız okulunda tamamladı.   Bu yıllarda öğrendiği Fransızca ile Flaubert, Guy de Maupassant, Alphonse Daudet gibi ünlü batılı yazarları okudu. 1908'de ailesiyle İstanbul’a döndü ve İstanbul Hukuk Mektebine kaydoldu ancak okulu üçüncü sınıftan terk etti. 1909'da arkadaşı Şahabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. Edebiyat yaşamını Servet-i Fünun’da küçük öyküler yayımlayarak sürdürdü. Mensur şiirler de kaleme aldı. Paris’ten dönen Yahya Kemal ile birlikte edebiyatta, “Nev- Yunanilik” adını verdikleri yeni bir çığır açmak için uğraştı ancak çabaları ilgi görmedi. Yunan ve Latin kaynakları dışında doğu mitolojisine de ilgi duydu. Bu ilgisi nedeniyle Çamlıca’daki Kısıklı Bektaşi tekkesine devam etti ve gözlemlerinden yararlanarak “Nur Baba” romanın yazdı ama karşılaşacağı tepkilerden çekinmesi ve İsviçre’ye gidecek olması nedeniyle romanını o dönemde kitap olarak yayımlamadı.
1912’de tüberküloza yakalandığını öğrenen Yakup Kadri, tedavi olmak için 1916'da İsviçre'ye gidebildi; Mondros Mütarekesi’nin imzalanması üzerine yurda döndü. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı’nda yaşananlar Yakup Kadri’nin edebiyat anlayışını değiştirmesine neden oldu; sanatın “şahsi ve muhterem” olduğu düşüncesinden uzaklaştı. “Toplum için sanat” anlayışına yöneldi ve Milli Edebiyat akımının “sade dil” anlayışını benimsedi.
Mondros Mütarekesi’nden sonraki günlerde İkdam gazetesinde yazılar yazan Yakup Kadri, yazılarında Kurtuluş Savaşı'nı destekledi. Bir yandan da Yeni Mecmua’da “Erenlerin Bağından” adını verdiği nesirler yayımladı. Milli Mücadele ile ilgili hikâyeler yazdı. Bu dönemdeki yazılarını daha sonra “Ergenekon” adlı eserinde kitaplaştırdı (1929).
1920'de Milli Mücadeleyi izlemek için bazı arkadaşlarıyla birlikte Ankara'ya çağrıldı. Batı cephesini dolaştı ve bu seyahatinden milli duyguları güçlenmiş, geleceğe dair ümit dolu olarak İstanbul’a döndü. Gazetecilik çalışmaları devam ederken en büyük eserleri olan romanlarını yayımlamaya başladı. 1921’de ise daha önce yazdığı “Nur Baba” romanını Akşam gazetesinde tefrika ettirdi ancak gelen tepkiler üzerine tefrika yarım kaldı. Eser, 1922’de kitap olarak yayımlandığında yazarının Türkiye’de ve ülke dışında tanınmasına büyük katkıda bulundu. Aynı yıl, Muhsin Ertuğrul tarafından filme de çekildi.
9 Eylül zaferinden sonra TBMM’ye Mardin milletvekili olarak girdi. 1923’te Mutasarrıf Asaf Bey’in kızı, Burhan Asaf Belge’nin kızkardeşi Leman Hanım ile evlendi.
1932'de Kurtuluş Savaşı gözlemlerinden ve Tetkik-i Mezalim Komisyonu’nda yer aldığı dönemden yararlanarak yazdığı Yaban adlı romanı Kadro Dergisi’nde yayımlandı ve büyük yankılar uyandırdı. Romanda Türk milletinin büyük bir kurtuluş mücadelesi vermekte olduğu 1922 yılında aydın ile köylü arasındaki yabancılık ve uyuşmazlığı anlattı. Derginin hemen her sayısında sanat ve edebiyat üzerine denemeler yazdı.
1934-1955 yılları arasında büyükelçilik yaptı. “Zoraki Diplomat” adlı eseri, diplomatlık yıllarının eseri olarak ortaya çıktı.
Yakup Kadri, 1960 İhtilalinden sonra Kurucu Meclis Milli Birlik Komitesi Temsilciliği (6 Ocak 1961 - 15 Ekim 1961) yapmıştır.
Siyasal yaşamının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu. Bu dönemde İsmet İnönü'den sonra meclisin en yaşlı üyesi olarak Geçici Meclis Başkanı olarak görev yaptı. 1962 yılında partinin Atatürk ilkeleri ile ters düştüğünü iddia ederek CHP’den istifa etti. 1965 yılında politikadan çekildi. 1966 yılında Anadolu Ajansı yönetim kurulu başkanlığına seçildi.
13 Aralık 1974’te Ankara’da tedavi görmekte olduğu Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde hayatını kaybetti. Cenazesi, İstanbul Beşiktaş’taki Yahya Efendi Mezarlığında annesinin mezarı yanına defnedildi.

Yazarlığı
Yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticilerin "sanat şahsî ve muhteremdir" görüşünü paylaştığı ve "sanat için sanat" yaptığı bu ilk döneminde “Nirvana” adlı bir oyun, makaleler, denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı.
Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Asıl ününü romanları ile sağlayan yazar; Türk toplumunun çeşitli dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi dışında yapıtlarında belli tarihsel dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet'in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet'in ilk on yılının, Bir Sürgün ise II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952 yıllarını kapsar.
Romanlarında yarattığı karakterlerin gerçekçiliği nedeniyle "Türk romanında belki ilk defa tipleri toplumsal koşullara ve tarihsel sürece bağlamaya çalışırken, bu tiplere canlı ve gerçek bir kişilik kazandırma uğruna bilinçli bir çaba göstermiş bir yazar” olarak nitelendirildi. Yaban, Ankara, Panorama romanlarında Milli Mücadele ve Anadolu ile ilgili konuları işleyerek edebiyatın Anadolu’ya açılmasında önemli rol oynadı.
Karaosmanoğlu 1920'lerden sonra iyimser bir devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını yitirerek romancılığını devrimci yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955'ten sonra da anı kitaplarından başka bir şey yazmamıştır.
                Yakup Kadri'nin romanları arasında en önemli ve ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır. 1942'de CHP Roman Armağanı'nda ikinciliği kazanmış olan “Yaban”, Karaosmanoğlu'nun en başarılı romanı sayılır. Anadolu köylüsünün gerçeklerini dile getirdiği ve Türk aydını ile köylüsü arasındaki uçurumu gözler önüne serdiği için övülmüştür. Ancak bazı eleştirmenler de Karaosmanoğlu'nu, köylüye tepeden bakmak ve onu hor görmekle suçlamışlardır. Yeni ulusu yaratmak görevi de vatanı kurtaracak olan aydınlara düşmektedir. Yaban hem Anadolu'yu ve köylüyü konu edinen ilk önemli roman olmasıyla hem de çirkin bir gerçekliği şiirsel bir üslupla dile getirmedeki başarısıyla Türk roman tarihinde saygın bir yere sahiptir.  1910'dan 1974'e dek verdiği eserler, üslup özellikleri bakımından Türkçenin geçirdiği bütün evreleri yansıtır. Yakup Kadri'nin Fransız etkisinde başlayan yazarlığı 1920'lerden sonra özgün bir sese kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara, tarihe, dönem çatışmalarına ve birey psikolojisini irdelemeye yönelmiştir.

Hazırlayan: 648 Gizem BOZKURT, 10-E

Kaynaklar:
Bilkent temel eğitim ansiklopedisi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder