Matematik öğretmeni Celal Bey ile Zeynep
Seniha Hanım’ın ilk oğulları olarak 1907 yılında İzmir’de doğdu.
İzmir'de "Hadikai Sübyan Mektebi" adlı mahalle
mektebinde başladığı ilköğrenimini "İttihat ve Terakki Numune
Sultanisi" adlı okulda devam etti ve müzik öğretmeni olan İsmail Zühtü
Kuşçuoğlu’nun kurduğu dört sesli koroya katıldı.
Derslerindeki üstün yeteneği herkesin dikkatini çekiyor ve
güzel soprano sesiyle duyduğu şarkıları bir dinleyişte söyleyebiliyordu.
1918 yılında İzmir’de İttihat ve Terakki Lisesine
yazıldı.
Saygun henüz 13 yaşındayken öğretmeninin önerisi üzerine
ünlü piyano öğretmeni olan Rossati’den piyano dersleri almaya başladı.
1922’de Macar Tevfik Bey ile çalışmalara
başladı, 1923’de Hüseyin Sadettin Arel’den iki ay armoni dersleri
aldı.
Hayatını kazanmak için su şirketi, postane gibi çeşitli
yerlerde çalışan, İzmir Beyler Sokak'ta bir kırtasiye dükkânı açıp nota satmayı
deneyen Ahmet Adnan Bey, bu denemelerde başarısız oldu ve ilkokullarda müzik
öğretmenliğine yöneldi. İlkokullarda öğretmenlik yaptığı dönemde Ziya
Gökalp'ın ve Bıçakçızade Hakkı Bey'in şiirleri üzerine okul şarkıları yazdı.
1925 yılında devletin, gençleri müzik eğitimi için Avrupa'ya göndermek üzere açtığı
sınava girmek isteyen müzisyen, annesinin ani ölümü üzerine bu fırsatı kaçırdı.
Daha sonra orta dereceli okullarda müzik öğretmenliği yapmak için açılan sınavı
kazanarak 1926 yılından itibaren bir süre, ileride İzmir Atatürk
Lisesi adını alacak olan İzmir Birici Erkek Lisesinde müzik öğretmenliği
yaptı ve günümüzde halen kullanılmakta olan İzmir Atatürk Lisesi marşını
besteledi.
1927-1928 yıllarında "Re Majör Senfoni"yi
besteleyen sanatçı; 1928 yılında hükümetin müziğe yetenekli gençler
için açtığı sınavı tekrarlaması üzerine bu sefer fırsatı yakaladı ve devlet
bursuyla Paris'e gönderildi.
Paris’te ünlü müzik okulu Schola
Cantorum’da Vincent D’Idy, Eugene
Borrel, Souberbielle, Amedee Gastoue gibi öğretmenlerin
öğrencisi oldu.
İlk yapıtı olan “Divertissement” i 1930’da Paris’te
besteledi.
Saygun, 1931'de Türkiye'ye dönüp bir
süre Musiki Muallim Mektebi'nde müzik öğretmenliğine başladı, 1936’da İstanbul
Belediye Konservatuarı'na kontrpuan ve teori öğretmeni olarak atandı.
Ahmet Adnan Bey ve ailesi 1934'te Soyadı
Kanunu üzerine matematik öğretmeni babasının isteği ile "Saygın"
soyadını aldı; ancak başkası tarafından alındığı gerekçesiyle bir süre sonra
soyadları "Saygun" olarak değiştirildi.
Adnan Saygun, 1934 yılında Atatürk'ün talebiyle, Türkiye'yi
ziyaret edecek olan İran Şahı Rıza Pehlevi için ilk Türk
operası olan Op. 9 Özsoy Operası’nı bir ay gibi çok kısa bir sürede
yazdı. Liberettosunu Münir Hayri Egeli'nin yazdığı opera, Türk milletinin
doğuşunu, İran ve Türk milletlerinin kardeşliğini ifade etmekteydi. Eserin
prömiyeri 19 Haziran 1934 gecesi Atatürk ve Rıza Pehlevi huzurunda
gerçekleştirildi.
Sanatçı, Özsoy'un sahnelenmesinden sonra Yalova'daki
yazlık evinde kendisini kabul eden Atatürk'e Türk musikisi hakkında bir rapor
sundu. Güneş-Dil ve Türk Tarihi teorilerinden etkilenerek hazırlanmış bu rapor
1936'da "Türk Musikisinde Pentatonizm" başlığı ile yayımlandı.
Yalova'dan dönüşte vekaleten Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası Şefliğine getirilen sanatçı; bu görevini bozulan sağlığı ve
İstanbul'a gidişi nedeniyle ancak bir kaç ay sürdürebildi. Orkestra ile ilk
konserini 23 Kasım 1934'te verdi.
1934 yılı Kasım ayı sonunda Saygun'a Atatürk'ten yeni bir
opera sipariş geldi. 27 Aralık gecesi temsil edilmek üzere Taşbebek Operası’nı
bestelemeyi başaran sanatçı, bu operada yeni Cumhuriyet insanının doğuşunu
anlattı. Eser, 27 Aralık 1934 gecesi Ankara Halkevi'nde sahnelendi; orkestrayı
çok hasta olmasına rağmen bizzat Saygun yönetti.
Temsilin ardından İstanbul'a giden ve beş ay ara ile iki
kulak ameliyatı geçiren Saygun'un, görevini ihmal ettiği gerekçesiyle
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'ndaki ve ardından Musiki Muallim Mektebi'ndeki
işine son verildi, Ankara Devlet Konservatuarı'nın kuruluş çalışmalarından da
uzaklaştırıldı. Saygun, Devlet konservatuarlarında etnomüzikoloji bölümleri
açılması yönünde çalışmalar yapmış, ancak bunlar Atatürk'ün desteğine rağmen ilgili
kurumlarca hayata geçirilememiştir.
Saygun, 1936'da İstanbul Belediye Konservatuarı'nda
öğretmenliğe geri döndü, 1939'a kadar bu görevde kaldı. Sanatçı, "Yunus
Emre Oratoryosu" adlı ünlü yapıtının seslendirilişine kadar sürecek olan
bir gözden düşme dönemine girmişti.
1939’da CHP’nin Müzik Danışmanı ve Halkevleri Müfettişi, bundan bir
yıl sonrada Ankara’da
“Ses ve Tel Birliği” adlı bir dernek kurdu.
Saygun, 1939 yılında Halkevleri'nin önerdiği müfettişlik
görevini kabul etti ve bu vesile ile Türkiye'yi dolaştı. Halkevleri'ndeki
görevinin yanısıra 1940 yılında "Türk Müzik Birliği" adlı bir koro
kuran Saygun, bu koro ile düzenli oda müziği konserleri verdi.
"Halkevlerinde Musiki" adlı bir kitap yayınladı. "Op. 19 Eski
Üslupta Kantat", "Bir Orman Masalı" adlı bale eseri ve "Yunus
Emre Oratoryosu" gibi eserlerini bu dönemde besteledi. Yunus Emre Oratoryosu
1943 yılında CHP'nin açtığı yarışmada birincilik ödülünü Ulvi Cemal
Erkin'in piyano konçertosu ve Hasan Ferit Alnar’ın Viyola Konçertosu ile
paylaştı. En önemli eseri kabul edilen bu eser, daha sonra Paris'te
ve 1958'de Birleşmiş Milletler kuruluş yıldönümü nedeniyle New
York 'ta ünlü orkestra şefi Leopold Stokowski yönetiminde
seslendirilmiştir. Sanatçı eserin Ankara'daki ilk temsilinden sonra 1946
yılında Halkevleri müşavir ve müfettişliğinin yanı sıra Ankara Devlet
Konservatuarı'na kompozisyon öğretmeni olarak atandı. Aldığı davetler üzerine
Londra ve Paris'e gitti, halk müziği üzerine çalışmalar yaptı; konferanslar
verdi.
Yunus Emre’den
sonra, Kerem, Köroğlu, Gilgameş başta olmak üzere üç opera,
“Atatürk’e ve Anadolu’ya Destan” gibi koral eserler, 5 senfoni, çeşitli
konçertolar, orkestra, koro, oda müziği eserleri, vokal ve enstrümantal parçalar,
sayısız türkü derlemeleri, kitaplar, araştırmalar, makaleler yazdı. Eserleri
topluluklar ve Yo-yo Ma gibi virtüözler tarafından seslendirildi. 1971'de
yürürlüğe giren Devlet Sanatçılığı Kanunu çerçevesinde ilk Devlet
Sanatçısı unvanı Adnan Saygun'a verildi. Bununla birlikte
1981’de Atatürk Sanat Armağanı ve 1985’te “Sanatçı Profesör”
unvanının sahibi oldu.
6 Ocak 1991 tarihinde pankreas kanseri nedeniyle
hayatını kaybetti.
Orkestra, oda
müziği, opera, bale, piyano üzerine birçok yapıtı olduğu
gibi, etnomüzikoloji ile müzik eğitimi konularında
yayınları vardır. Çalışmaları ve diğer belgeleri Ankara’da Bilkent
Üniversitesi bünyesinde kurulan “Ahmet Adnan Saygun Müzik Eğitim ve Araştırma
Merkezi”nde bulunmaktadır.
Hazırlayan: 355 Aslı FANUS, 10-E
Kaynaklar:
http://www.bilkent.edu.tr
http://www.biyografi.info
Bir kitap:
Anılardaki Adnan Saygun
Kitabı hazırlayan: Serhan Yedig / Ekim 2011 İstanbul
İÇİNDEKİLER
Önsöz 5
İlhan Usmanbaş “Alnar’ın öğrencisiydim, senfoni yazmaya başlamıştım, Adnan Bey’le armoniye döndük.” 9
Mehmet Aşçıoğlu “İzmir’e ve çocukluk anılarına tutkuyla bağlıydı” 15
Suna Kan “Mısır’da orkestra üyesine kızdı, partisyonu alıp salonu terk etti” 19
İdil Biret “Altı yaşındaydım, bana Mısır mitolojisini anlatmıştı” 26
Filiz Ali “Babamın arkadaşıydı, çocukluğumda tanışmıştım, 30 yıl sonra dost olduk” 35
Özer Sezgin “Cemal Reşit’in konservatuvarda ders vereceğini duyduğunda, öyleyse ben gideyim, dedi” 39
Muammer Sun “Çocukluk kahramanımdı, çok tartıştık, çatıştık…” 44
Ruşen Güneş “Viyola Konçertosu hayatımı kurtardı” 65
Gürer Aykal “Konservatuvarda çete başıydım, Saygun beni sınıfına kabul etti fakat ilk altı ay boyunca hiç konuşmadı” 71
Rengim Gökmen “Bir yaz akşamı takımyıldızları gösterip isimlerini söylemişti” 85
Mesut İktu “Opera müdürlüğü teklifi aldığımda, Saygun’a danıştım, ‘betar ol’ öyküsünü anlattı” 91
Erol Erdinç “Konservatuvarda caz çalarken yakalandım, Saygun ‘seni okula ben aldım, kovarım gidersin’ dedi 103
Fatma Varış “Talim Terbiye Kurulu’nda İmam Hatiplerle ilgili önerimiz infial yaratmıştı” 108
Ozan Sağdıç “Fotoğraflarımda telif hakkına titizlikle saygı göstermiş tek isimdi” 111
Jose Serebrier “Charles Ives’ı keşfeden editör hep Saygun’dan bahsediyordu” 121
Gülsin Onay “Eserini çalmamı bir kez bile talep etmedi…” 124
Hüseyin Sermet “Dokuz yaşında, ders almak için Ankara’daki evine gittiğim ilk gün faciaydı” 147
Serdar Yalçın “Etnolojiye, morfolojiye, etimolojiye o kadar meraklıydı ki, hocam neden bilim adamı olmadınız, diye sormuştum” 152
Levent Aşçıoğlu “Acı biber sevdiğini bilirdik, en acısını bulup
onu test ederdik…” 159
Nevzat Atlığ “Zaharya’nın segâh bestesini çok önemserdi, makam geçişleri üzerine günlerce sohbet etmiştik” 164
Ayla Erduran “Demet’i BBC’de seslendirmem Saygun’u mutlu etmişti 169
İlhan Usmanbaş “Alnar’ın öğrencisiydim, senfoni yazmaya başlamıştım, Adnan Bey’le armoniye döndük.” 9
Mehmet Aşçıoğlu “İzmir’e ve çocukluk anılarına tutkuyla bağlıydı” 15
Suna Kan “Mısır’da orkestra üyesine kızdı, partisyonu alıp salonu terk etti” 19
İdil Biret “Altı yaşındaydım, bana Mısır mitolojisini anlatmıştı” 26
Filiz Ali “Babamın arkadaşıydı, çocukluğumda tanışmıştım, 30 yıl sonra dost olduk” 35
Özer Sezgin “Cemal Reşit’in konservatuvarda ders vereceğini duyduğunda, öyleyse ben gideyim, dedi” 39
Muammer Sun “Çocukluk kahramanımdı, çok tartıştık, çatıştık…” 44
Ruşen Güneş “Viyola Konçertosu hayatımı kurtardı” 65
Gürer Aykal “Konservatuvarda çete başıydım, Saygun beni sınıfına kabul etti fakat ilk altı ay boyunca hiç konuşmadı” 71
Rengim Gökmen “Bir yaz akşamı takımyıldızları gösterip isimlerini söylemişti” 85
Mesut İktu “Opera müdürlüğü teklifi aldığımda, Saygun’a danıştım, ‘betar ol’ öyküsünü anlattı” 91
Erol Erdinç “Konservatuvarda caz çalarken yakalandım, Saygun ‘seni okula ben aldım, kovarım gidersin’ dedi 103
Fatma Varış “Talim Terbiye Kurulu’nda İmam Hatiplerle ilgili önerimiz infial yaratmıştı” 108
Ozan Sağdıç “Fotoğraflarımda telif hakkına titizlikle saygı göstermiş tek isimdi” 111
Jose Serebrier “Charles Ives’ı keşfeden editör hep Saygun’dan bahsediyordu” 121
Gülsin Onay “Eserini çalmamı bir kez bile talep etmedi…” 124
Hüseyin Sermet “Dokuz yaşında, ders almak için Ankara’daki evine gittiğim ilk gün faciaydı” 147
Serdar Yalçın “Etnolojiye, morfolojiye, etimolojiye o kadar meraklıydı ki, hocam neden bilim adamı olmadınız, diye sormuştum” 152
Levent Aşçıoğlu “Acı biber sevdiğini bilirdik, en acısını bulup
onu test ederdik…” 159
Nevzat Atlığ “Zaharya’nın segâh bestesini çok önemserdi, makam geçişleri üzerine günlerce sohbet etmiştik” 164
Ayla Erduran “Demet’i BBC’de seslendirmem Saygun’u mutlu etmişti 169
Howard Griffiths “Concerto da Camera’nın Newcastle’daki
kaydını bir intihar vakasına borçluyuz” 172
Mehmet Başman “Mevlid bestelemesini talep ettik, ben Yunus Emre’ye inandım, dedi” 178
Meral Manizade “Yorumcusunu seçer, özensizlerin eserlerini seslendirmesini istemezdi” 186
Aydın Kargı “Sapanca’dan eve dönene kadar türkü söylemiştik” 186
Temel Arslan “Aşınan pantolonlarını Beşiktaş’ta ördürürdüm” 189
Afşar Timuçin “Neden gücümüzü birleştirmiyoruz, dedi; konservatuvarda ortak ders vermeye başladık” 191
Gülper Refiğ “Altıncı Senfonisi’ni yazabilseydi, Mesnevi’yi işleyecekti, metni Farsça olacaktı” 195
Erol Uras “En küçük bir telaffuz hatasını fark ederdi” 203
Evin İlyasoğlu “…ilk görüşmemiz bende travma etkisi yapmıştı” 206
Perihan Önder “Dörtlü armoniye takılma, ufkunu genişlet demişti” 211
Muammer Çin “Apartmanlarında kapıcılığa başlarken beş sayfalık sözleşme imzalatmıştı” 216
Emine Çin “Ben sofraya oturmadan yemeğine başlamazdı” 218
Hasan Uçarsu “Kendisini Anadolu’da yetişen bir elma ağacına benzetirmişti” 222
Özkan Manav “Hayatında hiç dans etmemişti, danstan da hoşlanmazdı” 236
Reinhard Flender “Ölümünden önceki son buluşmamızda, ulusuna karşı görevini yerine getirmenin huzurunu yaşıyordu 250
Feodor Gluşçenko “İki eserinin icrasını yaptım, hepsi bu” 254
Emre Aracı “Biyografisini yazmak sanat hayatımın yolunu çizdi” 255
Kathryn Woodard “Saygun’un 1945’te kullandığı kolaj tekniğini çağdaş besteciler şimdilerde keşfetti” 257
Yo-Yo Ma “Partita’yı bugüne kadar bir kişi beğenmedi, o da Orhan Pamuk” 263
Mirjam Tschoop “Keman konçertosu beni gençlikten olgunluğa ulaştıran köprü oldu” 266
Mehmet Başman “Mevlid bestelemesini talep ettik, ben Yunus Emre’ye inandım, dedi” 178
Meral Manizade “Yorumcusunu seçer, özensizlerin eserlerini seslendirmesini istemezdi” 186
Aydın Kargı “Sapanca’dan eve dönene kadar türkü söylemiştik” 186
Temel Arslan “Aşınan pantolonlarını Beşiktaş’ta ördürürdüm” 189
Afşar Timuçin “Neden gücümüzü birleştirmiyoruz, dedi; konservatuvarda ortak ders vermeye başladık” 191
Gülper Refiğ “Altıncı Senfonisi’ni yazabilseydi, Mesnevi’yi işleyecekti, metni Farsça olacaktı” 195
Erol Uras “En küçük bir telaffuz hatasını fark ederdi” 203
Evin İlyasoğlu “…ilk görüşmemiz bende travma etkisi yapmıştı” 206
Perihan Önder “Dörtlü armoniye takılma, ufkunu genişlet demişti” 211
Muammer Çin “Apartmanlarında kapıcılığa başlarken beş sayfalık sözleşme imzalatmıştı” 216
Emine Çin “Ben sofraya oturmadan yemeğine başlamazdı” 218
Hasan Uçarsu “Kendisini Anadolu’da yetişen bir elma ağacına benzetirmişti” 222
Özkan Manav “Hayatında hiç dans etmemişti, danstan da hoşlanmazdı” 236
Reinhard Flender “Ölümünden önceki son buluşmamızda, ulusuna karşı görevini yerine getirmenin huzurunu yaşıyordu 250
Feodor Gluşçenko “İki eserinin icrasını yaptım, hepsi bu” 254
Emre Aracı “Biyografisini yazmak sanat hayatımın yolunu çizdi” 255
Kathryn Woodard “Saygun’un 1945’te kullandığı kolaj tekniğini çağdaş besteciler şimdilerde keşfetti” 257
Yo-Yo Ma “Partita’yı bugüne kadar bir kişi beğenmedi, o da Orhan Pamuk” 263
Mirjam Tschoop “Keman konçertosu beni gençlikten olgunluğa ulaştıran köprü oldu” 266
Adnan Saygun Kronolojisi 271
Adnan Saygun Biyografileri 281
Fotoğraf ve Belgeler 282
Dizin 290
Adnan Saygun Biyografileri 281
Fotoğraf ve Belgeler 282
Dizin 290
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder