23 Temmuz 2013 Salı

İşadamları: Eczacıbaşı, Süleyman Ferit

ECZACIBAŞI, Süleyman Ferit


Eczacıbaşı Topluluğu’nun kurucusu Dr. Nejat F. Eczacıbaşı’nın babası Süleyman Ferit Eczacıbaşı, 1885 yılında İzmir’de dünyaya geldi. Babası, Hacı Hafız Şakir Efendi, İzmir Belediyesinin, o zamanki adıyla İzmir Şehremanetinin Başkantarcısıydı. Süleyman Ferit Bey, Hamidiye İlkokulu, Rüştiye Ortaokulu ve 12 yaşında girdiği Sultani İdadisini (İzmir Lisesi) 1900 yılında başarıyla tamamladı. Gençlik yıllarında İzmir’de dönemin eczacılarından çok etkilendi ve eczacılık öğrenimi için İzmir’den İstanbul’a geldi. 1900 yılında 15 yaşında girdiği Tıp Fakültesi Eczacılık Yüksek Okulunu (Tıp Medresesi Fenn-i İspençiyari Şubesi) 18 yaşında İzmir’in diplomalı ilk eczacıları arasına girerek 1903’te “en genç eczacı” olarak tamamladı.
İstanbul’da ilk özel Türk eczanesini açan Hamdi Bey’in laboratuvarında deneyim kazanan Süleyman Ferit Bey, 1903 yılında İzmir’deki Guraba-i Müslimin Hastanesine ikinci eczacı olarak atandı ve görevi boyunca günde 16 saat havan döverek ilaç üretimi gerçekleştirdi.
                                                           (Sağ baştaki Ferit Eczacıbaşı, 1907 yılı)
Guraba-i Müslimin Hastanesindeki ilk devlet görevi, Süleyman Ferit Bey’in kişiliğini ve düşünce yapısını çok etkiledi. Ferit Bey, ülkenin ve halkın durumunu yakından öğrenme fırsatı buldu. Bu yıllarda Ferit Bey aynı zamanda İzmir’de Aristoteles Eczanesinde sorumlu müdürlük yaptı ve 1905’te başeczacı olarak görev aldı. 1909 yılında ise ilk özel eczanesi “Eczane-i Umumi”yi satın alması nedeni ile resmi görevinden ayrıldı. Eczanenin ismini daha sonra Kanaat Eczanesi olarak değiştirdi. Genç yaşta elde ettiği laboratuvardaki başarıları nedeniyle, Guraba-i Müslimin Hastanesinden ayrılırken İzmir Vilayeti Genel Meclisi tarafından kendisine Eczacıbaşı unvanı verildi.
İzmir’in ilk ilaç üreten Türk eczacısı Süleyman Ferit Bey, Eczane-i Umumi’deki çalışmaları ile ilaç yapımı konusunda Ege Bölgesi’nde önemli bir üretim sürecini başlatan kişi oldu. Kemeraltı’ndaki tarihsel “Şifa Eczanesi”ni 1911 yılında satın alan Süleyman Ferit Bey, bir yandan da Birinci Beyler sokağındaki laboratuvarında kolonya üretimine başladı. Bu ürünler arasında büyük beğeni toplayan markalardan bazıları şöyle: İlaçlar: Ferit Kuvvet Şurubu, Ferit Nane Ruhu, Ferit Hafakan Ruhu, Ferit Diş Suyu, Ferit Selamet Nezle İlacı, Ferit Kudret Hapı, Ferit Asit Borik Merhemi, Ferit Oksitdözenk Merhemi, Nasır Kremi
Kişisel bakım ürünleri: Ferit Saç Suyu, Briyantin, Ferit Tuvalet Pudrası, Ferit Yağsız Krem, Acı Bademli Gece Kremi, Ferit Diş Macunu, Talk Pudrası, Çiçeksuyu, Gülsuyu, Tuvalet Sabunu, Katranlı Sabun, Ferit Sterilize Pamuk ve tabii ki İzmir kentinin simgesi olan Altın Damlası Süleyman Ferit Bey, 1932 yılında Saffet Hanım ile evlendi. Melih, Nejat, Vedat, Kemal, Haluk ve Şakir isimleri ile altı çocuk babası Süleyman Ferit Bey, başarılı çalışmaları nedeniyle verilen “Eczacıbaşı” unvanını 1934 yılındaki soyadı kanunuyla birlikte soyadı olarak kabul etti. Süleyman Ferit Bey, “Yurdunuzdan aldığınızı yine yurdunuza veriniz” demişti hep. İzmir’in sağlık sorunları için yeni ürün geliştirmenin yanı sıra Birinci Dünya Savaşı döneminden itibaren sosyal çalışmalara yoğunluk verdi. Örneğin, savaş döneminde İzmir Askeri Hastanesinde çalıştı. 1933 yılında İzmir Milli Kütüphane’nin yeniden açılmasına katkıda bulundu. Ayrıca, Kahramanlar semtinde Verem Dispanseri, İkiçeşmelik Çocuk Sağlığı Merkezi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Pavyonu, İzmir Devlet Hastanesi Saffet Eczacıbaşı Anesteziyoloji ve Reanimasyon Servisi gibi pek çok sağlık merkezinde yardım çalışmaları yürüttü. İzmir Bayraklı’da Süleyman Eczacıbaşı İlkokulu, Karataş’ta Hacı Şakir Eczacıbaşı Ortaokulu, annesinin adını taşıyan Şerife Eczacıbaşı İlkokulunun kuruluşları gerçekleşti. Süleyman Ferit Eczacıbaşı, 18 Nisan 1973 tarihinde, 88 yaşında vefat etti.


Ferit Dede’nin Şifa Eczanesi
Yaşar AKSOY

Rahmetli annem, "Aç bakayım ağzını. Bak, Ferit Dede’n verdi.

Sana iyi gelecek. Pehlivan gibi olacaksın" deyip, çabucak ağzıma bir kaşık balıkyağını boşaltıverirdi. İnanır mısınız?.. Nasıl da kötü kokardı Norveç balıkyağı.. İçim bulanırdı.

Tam 60 yıl önceydi.  1948, 49, 50, 51 yıllarıydı. Annem üzerime titrerdi. Ne yapsın?.. Sekiz ağabeyim ve ablam benden önce ölmüştü. Kimi defalarca düşükte yok olmuş, kimi birkaç dakika, kimi bir saat, kimi bir gün yaşamıştı.

Tarih öğretmeni annem 40 yaşını aşarken son kez bana hamile kalmıştı. "Hocanım doğuramazsın, bağların tutmaz, ölürsün" demişti İzmir’in doğum doktorları.. Ama annem inat etmişti, direnmişti. Milli Eğitim’den izin almış, 8 ay sırtüstü yatmış ve bana hamileyken ismimi "Yaşar" koymuştu.

ONUN İLAÇLARI

Annem üzerime titrerdi, güçlükle doğurduğu bana büyük aşk beslerdi. Her an ölecekmişim gibi gözü hep üstümdeydi. İki haftada bir Şifa Eczanesi’ne gider, Ferit Dede’ye görünürdük. 

Karşıyaka’dan vapura binerdik. Püfür püfür imbat içimizi okşardı. El ele tutuşur vapurdan inerdik. Saat Kulesi... Hükümet Konağı... Kemeraltı derken Şifa Eczanesi’nin kapısından adımımızı içeri atardık. Eczaneydi ama üst katında Ferit Dede’ye bağlı doktorlar hasta bakarlardı. Tezgâh başında havanlarda hep eczaları döven amcalar vardı. Ceviz camlı dolaplara, porselen ecza kavanozlarına hayran hayran bakardım.

Ferit Dede, beni avuçları ile kucaklar, ince kemiklerimi kontrol eder, ateşime bakar, dilimi ve hep şişen bademciklerimi inceler, baskülde tartar, boyumu ölçer ve sonra anneme dönüp:
"- Hocanım, balıkyağına devam!.." derdi.

Ferit Dede’nin ağzından "Kalsiyum iğneleri de gerekir" cümlesi de çıkacak diye ödüm kopardı. Ahh bilseniz, Ferit Dede’nin kabadan vurulan kalsiyum iğneleri nasıl da canımı yakardı. Şırıl şırıl ağlardım.

Böylece dört yaşından sonra irileşmeye başladım. Şifa Eczanesi’nin balıkyağları… Şifa vitamin hapları... Ferit kuvvet şurupları... Kalsiyum iğneleri... Çeşitli aşılar... Ve Ferit Dede’nin o hep gülümseyen aziz yüzü…

BALIKYAĞININ TADI DİLİMDE

Ölecek diye beklenen çocuk ne oldu biliyor musunuz?.. Beş yaşına gelince Fuar-Kültürpark’ta düzenlenen 23 Nisan Çocuk Balosu’nda tüm okulların katılımıyla yapılan ’Gürbüz Çocuk Yarışması’nda birinci oldum. Hem de 3 yıl daha, arka arkaya hep birinci oldum.

Bu Gürbüz Çocuk yarışması şişman ve obez çocuklar için değildi. Boyu, kilosu, kemik ve et yoğunluğu yaşına göre belli ölçüler içinde dengeli olan, kuvvetli ve dinamik çocuklar katılırdı yarışmaya.

Birinci geldikten sonra gider, Ferit Dede’nin elini öperdik. Şifa Eczanesi’ni ve içindeki uzun boylu, nur yüzlü, hep gülücükler saçan Ferit Dede’yi nasıl unuturum?.. O balıkyağlarının tadı şu an hala dilimde. Ama bu kez acı değil. Şeker gibi, lokum gibi tatlı bir his var dilimin ucunda.

KİTAP YAZIYORUM

Kısmet işte. Ne nedir?

Yıllar geçti. Bir gün Süleyman Ferit Eczacıbaşı’nın, yani Ferit Dede’nin hayatını yazmak bana kısmet oldu. 1986’da Dr.Nejat Eczacıbaşı Vakfı’nın yayınladığı "Bir Kent-Bir İnsan, İzmir’in Son Yüzyılı, Süleyman Ferit Eczacıbaşı’nın Yaşamı ve Anıları" isimli kitabı 2 yıl araştırıp kaleme aldım.

Kitap yayınlanınca Kemeraltı’ndaki bir kitapçıdan satın alıp koşa koşa vapura yetiştim ve Karşıyaka’daki evimize ulaştım. Kitabı annemin kucağına bıraktım. Annem gözlüğünü taktı, uzun uzun kitabı inceledi. Ne söyleyecek diye kalbim küt küt atıyordu. Sonra bana dönüp, "Ferit Deden kimbilir ne mutlu olmuştur, seninle gurur duymuştur" dedi. Bu aferin cümlesi bana yetip de arttı.

Şimdi 62 yaşındayım. Ailemden kimse kalmadı. İnanır mısınız, ne zaman eski İzmir’i, Kemeraltı’nı, Ferit Dede’yi, ailemi özlesem "Bir Kent Bir İnsan" kitabının sayfaları arasında kendimi kaybederim. Bu kitap dolayısıyla gözümün önünden bazı portreler geçiyor şimdi. Rahmetli Dr.Nejat Eczacıbaşı. Ağabeyim Şakir Eczacıbaşı. Çok özlediğim rahmetli Kemal Eczacıbaşı. Can dostum rahmetli Bilgin Peremeci. Kitabın yazılması için beni öneren sevgili dostum Emre Kongar. Ve aziz ağabeyim, kitabımın editör-mimarı Ali Gevgilili. Hepsine sonsuz şükran borcum var. (…)

Şifa Eczanesi Müzesi

Eczacılık Fakültesi’nin dekanlık koridorunda yeniden kurulan Şifa Eczanesi, tarihi geçmişini ilginç biçimde yansıtmakta. (Hürriyet gazetesi, 05.07.2009)
*
"Süleyman Ferit Eczacıbaşı, Kemeraltı'ndaki Şifa Eczanesi ile uzun yıllar hastaların derdine derman olmuş, ayrıca spor sevgisi nedeniyle de 26 Aralık 1923'te Tilkilik'teki Ragıp Paşa Kıraathanesi'nde Altınordu Kulübünü kurmuştu." (Erkin Usman, Yeni Asır gazetesi, 29.01.2010)

Hazırlayan: 802 Evrim METE, 9-E

Kaynaklar:

http://www.eczacibasi.com.tr/images/pdf/eczkokler.pdf

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder